Şükrü ŞİMŞEK - "MİMAR" ve "ARCHITECT" Anlam Ve Kelime Kökenlerinin(Etimoloji) İncelenmesi

TOROS ÜNİVERSİTESİ GÜZEL SANATLAR
TASARIM VE MİMARLIK FAKÜLTESİ                                                                                                                                                                                            
ICM 429-İNSAN VE MEKAN İLİŞKİSİ Dersi Araştırma Ödevi
Yürütücü: Sait Özkal YÜREĞİR Tarih: 2 EKİM 2018
"MİMAR" ve "ARCHITECT" Anlam Ve Kelime Kökenlerinin(Etimoloji) İncelenmesi
Hazırlayan: Şükrü ŞİMŞEK - 152010036
 
MİMAR
Yapıların tasarılarını çizen ve bunların gerçekleşmesini, uygulanmasını yöneten kimse.
Mimarlık Nedir?
Mimarlık en basit anlatımı ile;  Yapı Tasarlama sanatı ve bilimidir.Daha geniş bir açıklama ise,  makro ölçekte şehir planlaması, kent tasarımı ve peyzaj tasarım mikro ölçekte ise mobilya ve endüstri ürünleri tasarımını da içeren bir sanat ve bilim dalıdır.

Mimar kelimesinin kökeni
Etimolojisi
Mimarlığın Türkçe’de kelime kökeni, Arapça “umr” fiilinden kaynaklanır.Umr fiili, Arap dilinde bina yapma yolu ile geliştirmek, zenginleştirmek, mamur hale getirmek anlamındadır. Mimarlık, imar etme, uygar ve ileri olma eylemidir.Latince mimarlık, architectonice’dir. Kelime techne ve architecton olarak ayrışır. “Techne” kelimesi Antik Yunan’da bilinen anlamda teknoloji değil, aynı zamanda yaratma anlamına gelmektedir.“Architecton” ise prensip ve öncelik anlamına gelen “arche” ve marangoz veya zanaatkar anlamındaki “tecton” kelimelerinden oluşmaktadır.Özetle, kelime Latince anlamıyla ‘’usta biri olarak tanımlanan bilgi donanımlı Yaratıcı tarafından yaratılan, bir yapış eylemi’’ anlamındadır.
 MEKAN KAVRAMININ OLUŞUMU
Rusçada mekân ve uzay kavramları için kullanılan ??? sözcüğünün aynı zamanda barış anlamına gelmesi ve Türkçede barınma fiili ve barış sözcüğünün aynı kökten oluşması örnek gösterilebilir. Türkçede bu her ikisinin aynı zamanda var olmak anlamına gelen ‘bar = var’ kökünden gelmesi de, aynen Heidegger’in çalışmasındaki gibi, “ikamet etmek”, “var olmak” ve “barışta olmak” kavramları arasındaki ilişkiyi göstermekte ve bu  üçlü arasındaki bağlantıyı kavramsal olarak daha da güçlendirmektedir.Dolayısıyla mekân sadece fiziki özellikler taşımıyor, fizikilik dışında mekânın insan hayatında başka boyutları da var. Spatiumun taşıdığı fiziki anlama ek olarak, mekân ve buan kelimelerinin varoluş ile mental ilişkisini ve ???, barınmak ve raumun ikamet etmek, barınmak ve barışta olmakla olan sosyal bağlantısını Henri Lefebvre üniter teorisiyle açıklamaktadır.Lefebvre, mekân kavramının felsefede ve matematikteki gelişim sürecini aktarmakta, bu kavramın çok yakın zamanlara kadar sadece geometrik anlam taşıdığını, yani basitçe bir boş alan çağrışımı yaptığını, daha sonra, epistemolojide mental bir şey olarak anlaşıldığını anlatmaktadır.Lefebvre mekânın sosyalliğini ortaya çıkarmak için, mekânın insan yaşamıyla ilişkisine vurgu yaparak, ‘mental mekân’ ve ‘gerçek mekân’ arasındaki benzeştirmenin sadece mantıkımsı (quasi-logical) bir varsayım olduğundan bahsetmekte ve bu düşünceyi eleştirmektedir. Zira bu varsayımın, bir taraftan mental alan, diğer taraftan ise fiziki ve sosyalalanlar arasında uçurum yarattığına inanmaktadır. Böylelikle, pratikte ve gündelik yaşamdaki yerine dikkat çekerek, mekânın sadece fiziki ve mental olarak algılanmasının eksik kalacağının altını çizmekte, onun sosyal yönüne ve insanların bireysel ve toplumsal yaşamlarıyla ilişkisine dikkat çekmektedir. Lefebvre bu açıklamayla mekânın fiziki, mental ve sosyal boyutlarının bir arada ve bir bütün olarak gerçekleştiğini yazmaktadır. Lefebvre mekânın duyularla algılanabilen fiziki boyutunun yanı sıra, zihinsel olarak kavranabilen bir kavram olduğunu açıklamaktadır. Planlama ve tasarımda da olduğu gibi, arzuladığımız mekân hakkındaki zihinsel çalışmalarımız ve ayrıca fiziki mekânlar hakkında zihnimizde oluşturduğumuz tasvirler mekânın üretim ve yeniden üretim sürecinde mekânın mental yönünü beraberinde getirmektedir. Lefebvre sosyal mekânla, mekânın insan tarafından kullanıldığı ve kullanarak değiştiğini ifade etmekte, böylelikle yaşanan mekâna ve mekânın sosyal yönüne değinmektedir. Lefebvre “Mekân Üretimi” başlığında bir kitap yazarak, mekânın üretiminden ve bu üretim sürecindeki tarihi değişimden bahsetmektedir. Bu kitap aslında kapitalist sistemin nasıl mekân ürettiğini ve bu mekân üretim sisteminde farklı mesleklerin ve profesyonellerin de nasıl kurgulandığını, devletin, sermayenin ve bu mesleki kuruluşların temsil ettikleri kurumsal bilginin nasıl bir araya gelerek aslında mekân ürettiklerine dikkat çekmektedir.Lefebvre mutlak mekânı, yani herhangi bir insani üretime maruz kalmadan oluşan mekânı, başka bir deyişle doğal olarak var olan mekânı, insanların ürettikleri mekânlardanayırmaktadır. Bu doğal mekân ya da mutlak mekânı insanların iki farklı biçimde değiştirdiklerini, böylece iki çeşit üretim süreci ortaya koyarak, farklı özelliklere sahip iki çeşit mekân elde ettiklerini yazmaktadır. Bu iki çeşit mekânı Lefebvre sosyal mekân ve soyut mekân olarak isimlendirmektedir.


Comments