M.Ebru ASLANYÜREK - LEVANTEN EVLERİ VE KÜLTÜRLERİ
LEVANTEN EVLERİ VE KÜLTÜRLERİ
Mersin 3 dinin halen yaşadığı şehirlerimizden birisidir.
Gayrimüslim nüfusun oldukça yoğun olduğu mezarlıklarında dahi hristiyan
müslüman ve musevilerin yanyana yattığı bir hoşgörü şehridir. Keza birçok
ırktan insanın da 200 yıldır yaşadığı, bölgenin en yeni şehirlerinden
birisidir.
Levanten kelimesi, Fransızcadan gelen "Levant" kelimesinden türemiştir. Anlamı "Levantlı" dır. Levant ise Fransızca "doğmak" anlamına gelen "lever" kelimesinden türemiştir. Günümüzde daha çok Suriye, Lübnan, Ürdün ve İsrail için kullanılsa da, eskiden anlamı "İtalya'nın doğusundaki Akdeniz" olarak daha geniş bir coğrafyayı belirtiyordu. Levanten tabiri bu ikinci tanımı baz alır.
Levant kelimesinin anlamca zamanla daralmasının aksine, Levanten kelimesi zamanla geçtikçe genişlemiştir. Anlamca, doğu Akdeniz limanlarının, bir anlamda da hem Bizans, hem Osmanlı döneminde yerli halktan ziyade İtalyan, Latin, Fransız gibi batı Akdenizlilerin kastedildiğini, 18. ve 19. yüzyıllarda ise bu kelimenin Orta ve Kuzey Avrupa’dan gelerek yerleşen yabancıları da kapsadığını belirtmektedir.
Sanayileşme sonrası hammadde arayışına geçen Avrupalı devletler, Osmanlı'nın İzmir, Mersin, Antalya gibi Akdeniz kıyılarındaki nüfus varlıklarını artırırlar. Başta İngiliz olmak üzere diğer Batılı devletlerden de Osmanlıya göçler olur. Örneğin 19.yy'da İstanbul'a yerleşen Almanlar, İstanbullu Almanlar ya da Boğaz Almanları adı verilen toplumu oluşturur. Bu yeni nüfuslar da Levanten nüfus ile karışarak Genişletilmiş/Modern Levanten kavramını oluşturur. Yeni göçler, toplumda Protestanlık kökenli mezheplerin de görülmesine yol açar.
(Mersin'de Levante Aile Mezarlığı)
(Latin İtalyan Katolik (Levanten) Katedrali)
Levanten kelimesi, Fransızcadan gelen "Levant" kelimesinden türemiştir. Anlamı "Levantlı" dır. Levant ise Fransızca "doğmak" anlamına gelen "lever" kelimesinden türemiştir. Günümüzde daha çok Suriye, Lübnan, Ürdün ve İsrail için kullanılsa da, eskiden anlamı "İtalya'nın doğusundaki Akdeniz" olarak daha geniş bir coğrafyayı belirtiyordu. Levanten tabiri bu ikinci tanımı baz alır.
Levant kelimesinin anlamca zamanla daralmasının aksine, Levanten kelimesi zamanla geçtikçe genişlemiştir. Anlamca, doğu Akdeniz limanlarının, bir anlamda da hem Bizans, hem Osmanlı döneminde yerli halktan ziyade İtalyan, Latin, Fransız gibi batı Akdenizlilerin kastedildiğini, 18. ve 19. yüzyıllarda ise bu kelimenin Orta ve Kuzey Avrupa’dan gelerek yerleşen yabancıları da kapsadığını belirtmektedir.
Sanayileşme sonrası hammadde arayışına geçen Avrupalı devletler, Osmanlı'nın İzmir, Mersin, Antalya gibi Akdeniz kıyılarındaki nüfus varlıklarını artırırlar. Başta İngiliz olmak üzere diğer Batılı devletlerden de Osmanlıya göçler olur. Örneğin 19.yy'da İstanbul'a yerleşen Almanlar, İstanbullu Almanlar ya da Boğaz Almanları adı verilen toplumu oluşturur. Bu yeni nüfuslar da Levanten nüfus ile karışarak Genişletilmiş/Modern Levanten kavramını oluşturur. Yeni göçler, toplumda Protestanlık kökenli mezheplerin de görülmesine yol açar.


Levanten kültürünün sebep olduğu en önemli
değişim kent çekim merkezlerinin, odak noktalarının değişimine sebep olmasıdır.
Yabancı mimarlarla yapılan planlamalarda Osmanlıda var olan meydan geleneğin
olmadığı bir planlamanın yapıldığı görülür. Izgara planın ve çizgisel aksların
sınırladığı yapıların önem kazandığı görülmektedir. Yabancılara tanınan
imtiyazlarla birlikte Levantenlerin etkileri ekonomik ve sosyal yaşamla
birlikte fiziksel çevrede de etkisini göstermiştir. Batılı anlayışla ve batılı
mimarlarla çalışılan yeni mekânlarda, iç mekân kurgularında da kendini
göstermiştir. 1848 ve 1849’da çıkarılan 1. ve 2. Ebniye Nizamnameleri ile
Müslüman olan ve olmayan halk arasında Tanzimat’tan önce uygulanan yer seçimi,
kat yüksekliği ile malzeme konuşlarındaki farklılık ve düzenlemeler ortadan
kalkmıştır. Yeni düzenlemeye göre, artık din ve etnik farklılıklara göre ayrım yapılmamaktadır.
(Batur 1985:1047) Tanzimat döneminde, yönetim, eğitim ve edebiyat alanlarında
olduğu gibi, mimarlık alanlarında da hızlı bir değişim ve ilerleme görülür.
Mersin, ticari hayattaki hareketliliğe bağlı olarak cazibe merkezi olması
sonucu Levantenlerin buraya yerleşmeleriyle birlikte, yapılan ticaret yapıları,
okullar, konsolosluklar, kiliseler ve konutlarla bir Avrupa kenti
görünümündedir.
TÜRK EVLERİ VE KÜLTÜRLERİ
Anadolu coğrafyasında yaşayan, Türklere ait
ilk bilgilerin M.Ö. 3000 yıllarına ait olduğu antropolojik bulgularla kesinlik
kazanmaktadır. Bu tarihten itibaren Asya’nın Çungarya bölgesinde tarih
sahnesine atılan Türkler Tanrı Dağları ile Altay Dağları arasındaki steplerden
çıkarak Asya, Afrika ve Avrupa’nın üçte birini ele geçirerek, dünya siyasi
tarihini yönlendiren büyük devlet ve imparatorluklar kurarak günümüze kadar
varlıklarını sürdüregelmişlerdir.
Tarihi sürecine kısaca değinilen ve Anadolu’ya
gelinceye kadar ciddi bir kentleşme olgusuna sahip olmayan Türklerin ilk
sağlıklı yerleşim yerleri Anadolu da kurulmuştur. Daha sonra da Doğu Avrupa ve
Balkanların ele geçirilmesiyle Bulgaristan, Yugoslavya ve Yunanistan da
benimsenmiş ve bu alanlarda da kökleşmiştir.
Türk Evi, Osmanlı İmparatorluğu’nun kapladığı
sınırlar içinde Anadolu ve Rumeli de yerleşmiş, gelişmiş ve 600 yıl hüküm
sürmüş, kendi özellikleri ile egemen olmuş bir ev tipidir.
Türk Evlerinde Plan Tipleri
a) Sofasız
Plan Tipleri
b) Dış
Sofalı Plan Tipleri
c) İç
Sofalı Plan Tipleri
d) Orta
Sofalı Plan Tipleri
Türk Evleri esasen tek katlıdır. Değişik
faktörlerle kat adedi birden fazla olsa bile esas kat daima tektir. Bu esas
kat, birkaç katlı evlerde mutlaka en yukarıdaki kattır. Kırsal kesimde, bahçe
içinde ve serbest yerleşim alanlarında tek katlı, şehir içinde, dar ve sıkışık
alanlarda ise iki ve üç katlıdır. Yaşama katı, hava, güneş ve manzaradan
yararlanması için son katta düzenlenmekte, zemin kat ise daha çok giriş avlusu,
iş evi, kiler, ambar, samanlık, ahır olarak değerlendirilmektedir.
Türk evlerinde zemin kat ile esas kat arasında
bir ara kat vardır ki kat merdiveninin ara sahanlığından ulaşılan bu oda bir
asma kat şeklinde olup tüm bina alanını kaplamaz. Kat yüksekliği minimum
ölçülerdedir. Isı yalıtımı bakımından yeterli düzey sağlandığından kışlık oda
olarak kullanılır.Geleneksel Türk evlerinde çeşitli plan tipleri uygulanmıştır.
İklim koşulları, yöresel alışkanlık ve gelenekler, ekonomik koşullar ve yöresel
mimarinin etkilediği bu tipler farklılıklar göstermektedir.
a) Sofasız Plan Tipleri: Türk
Evlerinin en ilkel olanıdır. Erken dönem Türk evlerindendir. Odaların
birbirleri ile ilişkileri yoktur. Her odaya dışarıdan girilir. Bu türler
genellikle bahçe kapısı ve bahçe duvarları ile korunan iç avlulu, ön bahçeli
veya yan bahçeli evler için söz konusudur. Anadolu’nun orta, güney ve doğu
bölgelerinde uygulanmıştır. Bu tipin ekonomik koşullarla da ilgili olduğu
söylenebilir. Örneğin İstanbul’da bu tipe rastlanmamıştır. Sofasız plan tipinin
iki katlı olanları da vardır. Üst kata avludan birden fazla merdiven yardımı ile
çıkılmaktadır.

b) Dış Sofalı Plan Tipleri: Türk
evinin ikinci türüdür. Odalar arasındaki ilişkiler SOFA denilen bir ortak
mekanla sağlanır. Anadolu’nun kırsal kesiminde, avlulu ve bahçeli evler için
pek çok uygulama alanı bulmuştur. Sofa yılın büyük bir bölümünde ortak oturma
mekanı olarak kullanıldığından, doğa ile iç içe yaşamak kırsal kesim
insanlarını adeta büyülemiştir. Ilıman veya sıcak iklimli yörelerden sofanın
önü tamamen açık bırakılmış böylece ev halkı için bir serinleme imkanı meydana
getirilmiştir. Kışın ise odalar ocaklarla ısıtıldığından odalarda
barınılmıştır.

c) İç Sofalı Plan Tipleri: Geleneksel
Türk evinin en yaygın olanıdır. Erken dönem Türk evlerinden sonra
gözlemlenmektedir. SOFA odalar arasına alınarak halk arasında karnıyarık diye
adlandırılan bir plan tipi ortaya çıkmıştır. Dış sofalı eve nazaran daha
muhafazalı olması nedeniyle Anadolu ve Rumeli’nin her iklim kuşağında
kullanılmıştır. Özellikle sıkışık yerleşmelerde, kasaba ve şehirlerde tercih
edilmiştir. Dış sofalı evlere nazaran daha fazla odayı içermesi, daha ekonomik
olması bu tercihin ana nedenlerindendir. Bu türde sofa, ya güneşli, manzaralı
yöne veya sokağa yönlendirilmiştir. Merdivenin durumuna göre, sofanın bir veya
her iki ucunda köşk, sekilik gibi isimlerle anılan özel mekanlar yer almıştır.
İç sofalı plan tiplerinde ya bir sedir bulunmaktadır yada biraz yükseltilerek
hatta sofadan parmaklıklarla ayrılarak biçimlendirilmiş bir geniş oturma köşesi
düzenlenmektedir. En eski tiplerde merdiven sofanın dışında bulunmaktadır. Daha
sonraları ise sofanın içine alınmış fakat rast gele konumlandırılmıştır.
d) Orta Sofalı Plan Tipleri: Bu
tip, diğerlerine nazaran daha geç dönem Türk evlerinde uygulanmaya
başlanmıştır. 18. ve 19. yüzyıllarda İstanbul’da saray, kasır, köşk gibi orta
SOFA çok değişik ve ilginç biçimler almış, böylece ev tasarımına farklı
zenginlik kazandırmıştır. Sofanın ortaya alınması ile ev planları daha çok kare
veya kareye yakın dikdörtgenler haline dönüşmüştür. Binanın dört köşesine dört
oda yerleştirilmiş, oda aralarına da merdiven, eyvan, hale, kiler, mutfak gibi
servis mekanları getirilmiştir. Sofa önceleri dört köşe iken, zamanla köşeler
pahlandırılmış, sekizgen, çokgen, oval veya eliptik şekiller oluşmuştur.
Sofanın muhafazalı olması evin iyi ısıtılabilmesine imkan sağlamış, bu da soğuk
bölgeler için tercih sebebi olmuştur.
M.Ebru
ASLANYÜREK 152010048
Comments
Post a Comment